İçeriğe geç

Hirfet Osmanlı’da nedir ?

Hirfet Osmanlı’da Nedir? Edebiyatın Kaleminden Bir Zanaatkârlık Hikâyesi

Kelimenin dünyası, bir uygarlığın kalbinde atan sessiz bir hafızadır. Hirfet sözcüğü de Osmanlı’nın çok katmanlı dil coğrafyasında, hem emeğin hem de sanatın hikâyesini taşır. Edebiyatçının gözüyle bakıldığında, bu kelime yalnızca bir mesleği değil; aynı zamanda bir ahlâkı, bir yaşam biçimini ve bir estetik anlayışı temsil eder. Hirfet kavramı, dilin içinde saklanan bir toplumsal şiirdir: üretmek, emek vermek, bir işi “ustalıkla” icra etmek. Bu yazı, o şiiri çözümlemeye çalışacak.

Hirfet’in Anlam Katmanları

Osmanlıca’da hirfet kelimesi Arapça kökenlidir; “meslek”, “zanaat” ya da “geçim yolu” anlamına gelir. Fakat sıradan bir geçim ifadesi değildir. Osmanlı toplum yapısında hirfet, bir ustalığın, lonca kültürünün, el emeğiyle yoğrulan bir ahlakın adıydı. Bu nedenle hirfet erbabı denildiğinde, yalnızca bir zanaatkâr değil, bir hayat biçimine sadık, kendi emeğini bir estetik öğretiye dönüştüren birey anlaşılırdı.

Bir bakıma, hirfet kelimesi ile sanat arasındaki o ince çizgide duran bir kavramdır. Bugün modern dünyada kaybolmaya yüz tutmuş olan “işini güzel yapmak” düşüncesi, Osmanlı’da bir edebî metafor gibi yaşamıştı: her işin bir “hüner”, her ustanın bir “hikâye” taşıdığına inanılırdı.

Osmanlı Edebiyatında Hirfet’in İzleri

Divan şairlerinin dizelerinde hirfet doğrudan geçmese de, “ustalık”, “maharet” ve “sanatkârlık” kavramlarıyla aynı semantik evrende dolaşır. Nâbî’nin hikmetli beyitlerinde, çalışmanın ahlâkı ve “el emeği”nin onuru vurgulanır. Nedim’in zarif İstanbul betimlemelerinde bile, arka planda zanaatkâr şehrin ritmini duyarız: kalaycıların çekiç sesi, ebrucu ustaların sabrı, hattatların zarif sabahları.

Osmanlı edebiyatında zanaat, bir estetik ölçüdür. Tıpkı bir nakkaşın çizgiyi inceltmesi gibi, bir şair de sözü işler, anlamın desenini sabırla açar. Bu yüzden hirfet kelimesi, edebiyat açısından sadece bir “ekonomik faaliyet” değil, bir yaratıcılık metaforudur.

Bir Edebiyatçının Gözünden Hirfet

Yazmak da bir hirfettir aslında. Her kelime bir çekiç darbesi, her cümle bir sabır işlemidir. Osmanlı zanaatkârı nasıl bir bakır levhayı motiflerle süslüyorsa, şair de kelimeleri anlamla süsler. Her ikisi de bir “ustalık sınavı” verir: biri gözle görülür bir nesne üretir, diğeri ruhun içinde yankılanan bir anlam.

Bu bağlamda, edebiyat ile hirfet arasında derin bir akrabalık vardır. Her ikisi de disiplin, sabır ve özveri gerektirir. Her ikisi de “usta-çırak” ilişkisinin ciddiyetine dayanır. Osmanlı’da lonca sisteminin nasıl bir ahlak düzeni oluşturduğunu biliyoruz; aynı yapı, klasik edebiyat mekteplerinde de görülür. Şairler, üstatlarının dizinin dibinde yetişir, dilin “mesleğini” öğrenirlerdi.

Hirfet’in Günümüze Düşen Gölgesi

Bugün, hirfet kelimesi neredeyse arkaikleşmiş olsa da, içerdiği anlam yeniden keşfedilmeye değer. Modern dünyanın hız ve üretim merkezli yapısı içinde, “emek estetiği” fikri zayıflamıştır. Ancak edebiyat hâlâ bu düşüncenin son sığınağıdır. Her roman, her şiir, her deneme – bir hirfet ürünüdür; zamanla yoğrulur, anlamla işlenir.

Çağdaş yazarlar da bu kavramı kendi biçemlerinde yeniden yorumlar. Orhan Pamuk’un romanlarında minyatür ustaları, Yaşar Kemal’in metinlerinde yörük zanaatkârları, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın eserlerinde zamanın ustaları – hepsi birer modern hirfet simgesidir. Sanatın ve emeğin iç içeliği, dilin zanaatkârlığında sürer.

Edebiyatın Dönüştürücü Gücü

Hirfet, Osmanlı’nın kelime hazinesinde bir meslekten fazlasıdır; insanın kendini üretim yoluyla var etme biçimidir. Edebiyat da aynı şekilde, varoluşun kelimelerle yoğrulmuş bir zanaatıdır. Her ikisinde de temel dürtü, dünyayı daha anlamlı, daha güzel ve daha kalıcı kılma çabasıdır. Bu nedenle, “hirfet” kavramı, hem tarihsel hem estetik olarak insan emeğinin şiirsel anlatımıdır.

Sonuç: Hirfet ve Kelimenin Ustalığı

Osmanlı’da hirfet bir zanaat düzeni, bir ahlak felsefesi ve bir estetik okuluydu. Edebiyat ise o okulun dildeki izdüşümü. Bugün bu kavram, yalnızca tarihsel bir merak konusu değil; üretmenin anlamını yeniden düşünmek için bir çağrıdır. Her kalem darbesi, her kelime seçimi, bir ustalığın parçasıdır.

Okur olarak siz de, hangi kelimeleri kendi “hirfetiniz” sayarsınız? Düşüncelerinizi ve edebî çağrışımlarınızı yorumlarda paylaşın; çünkü her yorum, bu kadim kelimenin modern yankısına yeni bir ses katacaktır.

8 Yorum

  1. Nazlıcan Nazlıcan

    Muhasebe, Mukataa, Cizye, Evkaf, Maden, Mesarifat, Ruzname ve Navul, Salyane, Temettuat, Muvazene Defterleri adla- rını taşımaktadır. Bütün bunlann dışında özellikle Nezaretler döne- mine ait bazı defterler daha bulunmaktadır. Evet, Osmanlı döneminde eşcinsellik daha yerleşik, daha kabullenilir bir kimliktir . ‘Mahbup’, Osmanlı’da eşcinsellere verilen genel addı. “Aktif” ve “pasif” eşcinsellik ayrımı da yapılmıştı.

    • admin admin

      Nazlıcan!

      Kıymetli katkınız, yazının temel yapısını güçlendirdi ve daha sağlam bir akademik temel sundu.

  2. Gül Gül

    16. yüzyılın başlarında, 1517 yılında, Osmanlı padişahı I. Selim ‘in Mısır’ı fethedip Memlûk Devleti’ne son vermesiyle birlikte halifelik ünvanı Osmanlı Hanedanı’na geçmiştir ve 1924 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kaldırılmıştır. Hirfet tanım itibari ile Osmanlı Devleti içerisinde kunduracılık, demircilik, duvarcılık, marangozluk ya da dokumacılık gibi küçük nitelikteki el sanatlarına verilen isim olmaktadır.

    • admin admin

      Gül!

      Değerli katkınızı alırken fark ettim ki, önerileriniz yazıya yalnızca güç katmadı, aynı zamanda okuyucuya daha samimi bir şekilde ulaşmasını sağladı.

  3. Buz Buz

    Sarayın Ehl-i Hiref teşkilatı, “sanat ehli” olan sanatkâr ve zanaatkârlarla, hizmet veren çeşitli uzman kişilerin mensubu oldukları bölüklerden oluşan sarayın eğitimli üretim teşkilatıdır . Osmanlılar’da el sanatları ile uğraşanlarla geçimlerini mal ve hizmet üretimi, alım ve satımı ile sağlayanların genel adı .

    • admin admin

      Buz! Sevgili dostum, sunduğunuz yorumlar yazının entelektüel düzeyini yükseltti ve onu daha değerli bir metin haline getirdi.

  4. Ferhat Ferhat

    Evet, Osmanlı döneminde eşcinsellik daha yerleşik, daha kabullenilir bir kimliktir . ‘Mahbup’, Osmanlı’da eşcinsellere verilen genel addı. “Aktif” ve “pasif” eşcinsellik ayrımı da yapılmıştı. Mahbuplar, yani eşcinsellerin “pasif” olanına ‘Oğlan’, “aktif” olanına da ‘oğlancı’ deniyordu. Osmanlı Türkçesinde “Aşkım” denmez. Onun yerine “Saadet-i Seniyyem” derlermiş.Anlamı ise “ Çok mühim,kıymetli,âli olan ” demektir. 17 Kas 2022 Osmanlı Türkçesinde “Aşkım” denmez.Onun yerine “Saadet-i …

    • admin admin

      Ferhat! Sevgili katkılarınız sayesinde yazının güçlü yanları ön plana çıktı ve metin daha tatmin edici hale geldi.

Buz için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
betexper güncel girişsplash