KKM Kur Farkını Kim Öder?
Giriş: Kamu Kaynakları ile Kur Farkı Garantisinin Doğuşu
1990’ların sonundan 2020’li yıllara kadar Türkiye ekonomisi, zaman zaman yüksek döviz kuru oynaklığı ve enflasyon baskısı altında kaldı. Bu belirsizlik ortamında, döviz karşısında TL birikimlerinin değer kaybetmesi yaşayan birçok vatandaş tasarruflarını korumak için güvenli alternatifler aradı. Tam da bu bağlamda, Kur Korumalı Mevduat (KKM) devreye girdi; devletin — daha doğrusu kamu kaynaklarının — garantörlüğünde, kur farkı teminatı sunan bir mevduat sistemi. Peki: Bu sistemde “kur farkı” kim tarafından ödeniyordu? Bu yazıda, kur farkının kime yansıdığı ve bunun ekonomik/politik sonuçları üzerinde duracağız.
KKM Nedir, Nasıl İşler?
KKM, TL mevduat sahiplerinin varlıklarını döviz kurundaki artışa karşı korumayı amaçlayan bir finansal araçtı. Vadeli TL mevduatı açan kişi için iki getiri hesaplanırdı: bankanın verdiği faiz, ve vade sonundaki döviz kuru üzerinden hesaplanan kur farkı. Hangi getiri daha yüksekse, o ödenirdi. ([bigpara.hurriyet.com.tr][1])
– Eğer döviz kuru arttıysa ve kur farkı faiz getirisinden yüksekse, aradaki fark yatırımcıya yansıtılırdı.
– Eğer kur artışı düşük kaldıysa ya da kur gerilediyse, klasik vadeli mevduat faizine denk ödeme yapılırdı. ([Finans Aktüel][2])
Yani en yalın tabiriyle, KKM yatırımcısına “en kötü durumda bile mevduat faizi, en iyi durumda ise döviz kurunun getirdiği kazancı” vaat ediyordu.
Kur Farkını Kim Öderdi?
Bu sistemde kur farkını sabit getiri olarak değil, bir “koruma mekanizması/opsiyon” olarak görülebilir. Kur artışı faiz getirisini aşarsa, aradaki fark kamu bütçesinden karşılanırdı. Yani ödemeyi yapan taraf ya Hazine ve Maliye Bakanlığı ya da Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) idi. ([Vikipedi][3])
Bu noktada “kim öder?” sorusunun cevabı net: Mevduat sahibi değil — devlet (Hazine / Merkez Bankası). KKM, bireyin kur riskini devlet garantisi altında sigortalamasıydı.
Neden Devlet Üstlendi?
– Döviz talebini düşürmek, TL’ye güveni artırmak ve döviz rezervlerine olan baskıyı azaltmak ekonominin önceliklerindendi. KKM, bireyleri dövize yönelmek yerine TL’de kalmaya teşvik ediyordu. ([Finans Aktüel][2])
– Kur oynaklığı ve enflasyon baskısı altında, kamu otoritesinin döviz kurundaki dalgalanmayı frenlemek için güçlü teşviklerle toplumsal tasarrufları TL cinsinden tutmak istemesi, bu garanti mekanizmasını mantıklı kılıyordu.
Kamu Açısından Maliyeti ve Eleştiriler
Uygulamanın pratik sonucu, devlet bütçesinde ciddi yük oldu. Bazı analizler, sistemin toplam maliyetinin on milyarlarca dolar düzeyine ulaştığını gösteriyor. ([Vikipedi][3])
Eleştiriler şu noktalara dikkat çekiyordu:
– Kamu kaynaklarının bu garantiye aktarılması, diğer kamu harcamaları veya yatırımlar için ayrılabilecek bütçeyi eritti.
– Sistem, vatandaşın döviz talebini baskılarken, kur ve enflasyon sorunlarının temel makroekonomik nedenlerini çözmedi.
– Uzun vadede devletin döviz rezervleri, dış borç-servis ve enflasyon yükü gibi kırılganlıkları derinleştirdi.
Bu yüzden — özellikle ekonomik yönetimde değişim sonrası — KKM sisteminden kademeli çıkış kararı verildi. 2025 itibarıyla yeni hesap açılışı ve yenileme sonlandırıldı. ([ENUYGUN Finans][4])
Akademik ve Ekonomi Politika Tartışmaları
Akademik çevrelerde ve ekonomi politikacıları arasında, KKM tipi kur korumalı mevduat sistemlerinin uzun vadede sürdürülebilirliği tartışmalı görülüyor.
– Bir yandan: Bu tür sistemler, kriz anlarında bireysel tasarruf sahiplerini koruyarak toplumsal güveni artırabilir; dövize kaçışı önleyip TL’ye yönlendirebilir.
– Öte yandan: Bu korumanın maliyeti, kamu borçlanması, rezerv kaybı ve enflasyon baskısı gibi makroekonomik dengeleri bozabilir. Bu da uzun vadede toplumsal refahı tehdit edebilir.
Bu paralelde bazı ekonomistler, kaynakların doğrudan üretime, yatırıma veya sosyal politikalara yönlendirilmesinin daha verimli olduğunu savunuyor. Koruma sağlansa bile, bu tür “garanti siparişleri” ekonominin doğal işleyişini bozabilir.
Geleceğe Yönelik Senaryolar: Kur Garantisi Yoksa Ne Olur?
– Eğer benzer bir uygulama yeniden düşünülmezse vatandaşlar TL birikimlerini klasik vadeli mevduat veya yatırım araçlarında değerlendirmek zorunda kalacak. Bu da kur ve enflasyon riskinin bireye daha fazla yansıması demek.
– Devlet bütçesi üzerindeki yükün azalması, mali disiplin ve makroekonomik denge yönünde bir adım. Ancak bu durum, kur oynaklığı ve enflasyonun kontrol altına alınmasına bağlı.
– Alternatif politikalar: Yüksek faiz, enflasyonla mücadele, döviz rezervlerinin güçlendirilmesi, mali disiplin — bunlar klasik ekonomik politikalar.
Sonuç: KKM Kur Farkı Ve Sorumluluk Dağılımı
KKM sisteminde kur farkını ödeyen kişi yatırımcı değildi; sorumluluk kamuya aitti. Devlet, döviz kurundaki artışı bireylerin sırtına değil, bütçesine yükledi. Bu garanti, kısa vadede bireyleri korumuş olsa da uzun vadede kamu maliyesine ağır yük bindirdi.
Bu deneyim, ekonomi yönetiminin — hem bireysel refah hem toplumsal sürdürülebilirlik açısından — “kimin risk aldığı” sorusunun ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Kur farkını kim ödedi sorusu yalnızca bir finansal detay değil; aynı zamanda devlet‑vatandaş ilişkisi, sorumluluk ve risk paylaşımı üzerine bir ders oldu.
[1]: “Kur korumalı mevduat nedir? KKM ne demek? Merkez Bankası Kur korumalı …”
[2]: “Türkiye’de Kur Korumalı Mevduat (KKM) Nedir? – Finans Aktüel”
[3]: “Kur korumalı mevduat sistemi – Vikipedi”
[4]: “Kur Korumalı Mevduat (KKM) nedir, bitti mi? | ENUYGUN”