Giriş — Bir kitap seçimi nasıl ontolojik bir yük taşıyabilir?
Bir kahve fincanı ve elinizde eski bir defter olsun. Fikrimce insanlık tarihi, defterin sayfalarına yazılan düşüncelerle değil sadece — aynı zamanda bu seçimlerle şekillendi: “Ne okumalıyım?”, “Hangi kitap bana ne verir?” soruları, aslında “Ben kimim, ne bilmek istiyorum, neyi değerli buluyorum?” sorularının gölgesinde. Bu sorular, yalnızca bir okuma alışkanlığını tanımlamaz; ontolojik bir yönelim, epistemik bir arzu, etik bir sorumluluk taşır.
“Hangi tür kitaplar daha çok okunuyor?” sorusu, salt bir pazar analizi değil; aynı zamanda toplumsal değerlerin, bilgi kuramı anlayışının ve ruh hâlinin bir aynasıdır. Bu yazıda —etik, epistemoloji ve ontoloji perspektiflerini hatırlatarak— edebî tüketim tercihlerini inceleyeceğim. Hangi kitaplar rağbet görüyor, ne anlamda — ve bu okumalar bize kim olduğumuzu, neyi arzu ettiğimizi ne kadar yansıtıyor?
Okuma Eğilimleri: Ne Okuyoruz, Neden Okuyoruz?
Güncel Eğilimler ve Pazar Verileri
– Güncel istatistikler; roman, polisiye / gerilim, bilim kurgu/fantastik, kişisel gelişim ve biyografi / tarih kitaplarının hâlâ en çok okunan kategoriler olduğunu gösteriyor. ([Kitap Kurduyum][1])
– Özellikle 2020 sonrası dönemde, kriz, pandemiler, toplumsal kırılganlık gibi ortak deneyimler, insanların “gerçeklikten kaçış” ihtiyacını artırmış görünüyor; bu da fantastik ve bilim kurgu türlerine olan ilgiyi yükseltmiş. ([booktrib.com][2])
– Aynı zamanda kişisel gelişim, psikoloji gibi türler, bireysel iyileşme, kendini anlama ve yaşam kalitesi arayışı içinde olan okuyucular arasında yaygınlaşmış durumda. ([Kitap Kurduyum][1])
Bu veriler, “okuma eğilimleri”nin salt kültürel ya da zevk odaklı olmadığını; aynı zamanda toplumsal ruh hâli, bireysel ihtiyaçlar ve zamanın ruhu ile doğrudan ilişkili olduğunu gösteriyor.
Okuma Nedeni: Eğlence, Kaçış, Kendini Anlama
Okurlar genellikle üç temel amaçla kitap seçiyorlar:
1. Eğlence / Kaçış — Günlük hayatın rutininden, stresinden uzaklaşmak, hayal gücünü kullanmak. Fantastik, bilim kurgu, polisiye türleri bu ihtiyaca hitap ediyor.
2. Bilgi / Gerçeklik Arayışı — Tarih, biyografi, kurgu dışı eserler; dünyayı anlamak, geçmişi öğrenmek, güncel meseleleri kavramak isteyenler için.
3. Kendini Bilme / Dönüşüm — Psikoloji, kişisel gelişim, felsefe, deneme kitapları; iç dünyaya dönmek, etik ve ontolojik sorularla yüzleşmek isteyen okurlar için.
Bu üç kategori, yalnızca okuyucunun ruh hâlini değil; bilgi kuramı (ne bilmek istiyoruz?), etik (kim olmak istiyoruz?) ve ontoloji (varlığımızın anlamı nedir?) sorularını da içeriyor.
Ontolojik & Epistemolojik Perspektif — Ne Bilgi, Ne Varlık Arıyoruz?
Okuma ve Varlık: Ontoloji açısından anlam arayışı
Okuduğumuz kitap türü, kimliğimiz ve varoluş anlayışımızla doğrudan bağlantılıdır. Bir roman ya da fantastik kurgu seçmek, yalnızca “kaçış” değil; aynı zamanda alternatif gerçeklikler, farklı varoluş biçimleri hayal etmektir. Bu, bir tür ontolojik deneyimdir: kendi hayatımızı yeniden sorgulamak, farklı dünyaları zihinde inşa etmek…
Öte yandan, tarih, biyografi, kurgu dışı gerçeklik kitapları —bir toplumun kolektif hafızasına dokunur; bizi “nereli olduğumuz”, “nerede durduğumuz” sorularıyla yüzleştirir. Bu tür kitaplar, bireysel kimlik kadar toplumsal kimliğimizi de yeniden düşünmemize neden olur.
“Kişisel gelişim” ya da “felsefe / düşünsel deneme” kitaplarına yönelmek ise —varlık, anlam, etik sorularına dair sabit duraklarda durup düşünmek demektir. Okur burada kendi ontolojisini değerlendirir: “Ben neyim?”, “İyi bir insan olmak ne demek?”, “Nasıl yaşamalıyım?” gibi soruları zihninde kurar.
Bilgi Kuramı (Epistemoloji): Hangi bilgi, ne işe yarar?
Fikri olarak, “bilgi” sadece doğru veri yığını değil; neyi bilmek istediğimiz, neyden kaçındığımızla ilgilidir. Bu anlamda okuma tercihleri bir epistemik yönelimi yansıtır.
– Polisiye / gizem / kurgu kitapları: Gerçeklik algımızı, belirsizlikleri, insan doğasındaki gölgeleri sorgular. Bilginin sınırlılığını, güvenilmez anlatıları, hakikat ve yanılsama arasındaki çizgiyi gösterir.
– Kurgu dışı / tarih / biyografi: Nesnel gerçekliği, geçmişi, toplumsal bağlamı anlamak için… Bu türler, epistemik güven arayan ve dünyayı anlamlandırmak isteyen kolektif bilince hitap eder.
– Deneme / felsefe / kişisel gelişim: İçsel bilgi, öz‑bilinç, değer bilgisi; epistemolojide “ben nasıl bilirim”, “ne bilirim”, “bilgi neye hizmet etmeli” sorularını gündeme taşır. Bu okumalar, entelektüel olgunluk ve etik sorumluluk bilinci geliştirme potansiyeli taşır.
Okur olarak yaptığımız seçim, aslında epistemik bir yatırımdır: Ne tür bilgiye değer veriyoruz? Yüzeysel eğlence mi, derinlikli anlayış mı, yoksa kaçış mı?
Etik Perspektif: Okuma, Sorumluluk, Toplumsal Etki
Kitap seçimi ve etik sorumluluk
Okumak bireysel bir eylem olsa da —hangi kitapları seçtiğimiz, neyi çoğalttığımız — toplumsal etikle bağlantılıdır. Eğer sadece kaçış, eğlence, tüketim odaklı tercih edersek, bu bir tüketim döngüsüne dönüşebilir; bir çeşit epistemik tembellik ve sorumluluktan kaçma hali olabilir.
Diğer yandan, tarih, biyografi, felsefe gibi türleri seçmek; geçmişle yüzleşmek, dünyayı anlamaya çalışmak, bilinçli bir birey olma çabası taşır. Bu da kitap piyasasında görünmeyen bir etik yatırım demektir: derinlik, empati, kolektif hafıza, toplumsal farkındalık…
Okurun kendisine ve topluma karşı sorumluluğu vardır: neyi okumayı seçtiği, neyi göz ardı ettiği önemlidir. Bu seçimin görünmeyen sonuçları, bireysel olmaktan çıkar; toplumsal kültürü, bilinç düzeyini etkiler.
Etik ikilem: Kaçış mı, Anlama mı?
Burada bir etik ikilem doğar:
– Rahatlık, eğlence, kaçış arayan biri miyiz?
– Yoksa dünyayı anlamak, kendimizi ve başkalarını anlamak için mi okuyoruz?
Bu ikilem, bilgiye, hayata, topluma dair bir tercih sorusudur. Okuma sadece bireysel haz değil; etik bir eylem olabilir.
Çağdaş Örnekler ve Tartışmalı Noktalar
Popüler edebiyat vs. entelektüel okuma: Bir gerilim alanı
Son dönemde —özellikle dijital kültür ve sosyal medya ile birlikte— popüler türlere (fantastik, romantik, polisiye, kişisel gelişim) yönelim artarken; “ağır”, “derin”, “felsefi / tarihî / edebi klasik” okuma rağbetinde tartışmalar var. Bazı eleştirmenler, bu eğilimi “tüketim odaklılık”, “yüzeysellik” ya da “entellektüel tembellik” olarak yorumluyor.
Öte yandan, özellikle zor zamanlarda —toplumsal kriz, belirsizlik, pandemi gibi dönemlerde— insanlar anlam arayışına dönüyorlar. Bu da göstermiştir ki, entelektüel okuma ve derinlik arayışı zaman zaman yeniden canlanabiliyor.
Okuma anlayışının geleceği: Dijitalleşme, hızlı tüketim, mikro‑hikâyeler
Dijital yayıncılık, e-kitap, sesli kitaplar ve hızlı tüketim dünyası; okuma biçimimizi, beklentimizi, tahammül sınırımızı değiştiriyor. Bu ortamda, uzun romanlar, ağır felsefi eserler —küçük dikkat ve sabır isteyen metinler— ne kadar ilgi görecek, tartışmalı.
Bu da epistemik bir sorun: bilgi derinliği mü yoksa yüzeysel tüketim mi artacak? Okuma ritmi, derin düşüncenin ritmiyle uyuşabilecek mi?
Sonuç — Hangi Kitapları Okuyoruz? Hangi Kitapları Arıyoruz?
Okuma, salt bir eğlence değil; ontolojik kimliğimizi, epistemik yönelimimizi ve etik duruşumuzu şekillendiren bir eylemdir.
Çoğunlukla roman, fantastik, polisiye, kişisel gelişim gibi türler okunuyor; ancak bu eğilim, ister istemez bazı soruları da beraberinde getiriyor:
– Biz sadece kaçış mı arıyoruz, yoksa anlam mı?
– Hangi bilgiye değer veriyoruz — gerçekliğe, tarihe, felsefeye mi, yoksa hızla tüketilen eğlenceye mi?
– Okuma tercihlerimiz toplumsal bilince, etik sorumluluğa ne kadar hizmet ediyor?
Benim gözlemim şu: Eğer okuru yalnızca tüketici değil —aynı zamanda düşünen, sorgulayan, kendini ve dünyayı dönüştürmeye açık bir varlık olarak ele alırsak — o zaman kitap seçimi de bir tür varoluş eylemidir.
Belki şu soruyla bitirelim: Elinizde bir kitap olsa — kaçmak için mi, yoksa anlamak için mi çevirmek istersiniz sayfalarını?
[1]: “En çok Hangi Tür Kitaplar Okunuyor? – kitapkurduyum.com.tr”
[2]: “The Events Shaping Today’s Most Popular Book Genres”